Prematüre retinopatisi veya retrolental fibroplazinin prematüre ve düşük doğum ağırlıklı bebeklerde göreceli sık rastlanan bir klinik durum olduğu bilinmektedir. Daha önce bu sebeple mahkemeler önüne gelmiş hukuk olguları olmuştu. Bu yazımızda bir özel hastanede meydana gelen ve kısa bir süre önce kesinleşen bir başka prematüre retinopatisi olgusu ele alınacaktır.
Olayın gelişimi şu şekilde cereyan etmiştir: Bir özel hastanede 28.01.2009 tarihinde 28 haftalık (prematüre) doğum gerçekleşmiş, doğumdan sonra bebek kuvöze alınmıştır. Bebeğin takibi çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanı tarafından yapılmıştır.
Bebek hastanede yatmaktayken, yakınları, takibi yapan çocuk hastalıkları uzmanına prematüre bebeklerde görülme sıklığının fazla olduğunu duydukları prematüre retinopatisi (ROP) gelişimi konusunda endişelerini bildirmiştir. Bunun üzerine çocuk uzmanı hekim tarafından göz hastalıkları uzmanından konsültasyon istenmiş ve neticede göz hastalıkları uzmanı hekim tarafından bebekte prematüre retinopatisi yönünden bir sorun bulunmadığı bildirilmiştir.
Bebek 62 gün kuvözde kaldıktan sonra 28.03.2009 tarihinde taburcu edilmiştir. Anne taburculuk sonrasında durumdan şüphelenip bebeği bir Tıp Fakültesi Hastanesine götürmüş ve bu hastane tarafından bir başka Tıp Fakültesi Hastanesine sevk edilmiştir. Burada yapılan muayenede bebeğe prematüre retinopatisi (ROP) teşhisi konulmuştur. Teşhis sonrasında yapılan lazer uygulamalarından ise herhangi bir sonuç alınamamıştır.
Lazer tedavisi uygulayan tıp fakültesinde anneye bebeğin henüz kuvözdeyken getirilmesi gerektiği, iki aydan daha uzun bir süre sonra yapılan başvurunun geç olduğu ifade edilmiştir. Daha sonra hastanın sağ gözü için Özel A… Hastanesinde, sol gözü için de Tıp Fakültesinde ameliyat yapılmış fakat sonuç alınamamıştır.
Aile tarafından hastane ve çocuk hekimi hakkında gerekli muayeneyi yapmamak, eksik ve yanlış değerlendirme yapmak, kontrolleri aksatmak, bebeği zamanında tam teşekküllü bir hastaneye sevk etmemek, tıbbi standartları uygulamamak, gerekli dikkat ve özeni göstermemiş olmak gibi iddialarla tazminat davası açılmıştır.
Bu davadan sonra aile aynı zamanda göz hekimi hakkında da tazminat davası açmış ve bu davaların birleştirilmesine karar verilmiştir. Yapılan yargılama sonucunda, yerel mahkemece, çocuk hastalıkları uzmanının kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle bu davalı hakkındaki maddi ve manevi tazminat talebi reddedilmiştir.
Aynı talepler, hastane ve göz hastalıkları uzmanı yönünden ise kabul edilmiştir. Karar İstinaf Mahkemesince, faiz ve manevi tazminatın miktarı yönünden kaldırılmış olsa da esas bakımından bir değişiklik olmamış ve neticede Yargıtay da İstinaf Mahkemesi kararını onamıştır.
Kararda çocuk hekimine yönelik kusur iddiası mahkemece kabul görmemiştir. Ancak Mahkeme konsültan göz hekimini kusurlu bulmuştur. Kanaatimizce kararda altı çizilmesi gereken nokta burasıdır.
Kararda bebek için 35.000 TL, anne ve babanın her biri için de 25.000 TL manevi tazminat ödenmesi gerektiğine karar verilmiştir. Keza davada bebek için 415.000 TL maddi tazminat ödenmesine ilişkin hüküm kurulmuştur. Anılan bedele ıslah tarihi olan 2014 yılından itibaren faiz yürütülmesi hüküm altına alınmıştır.
Olayla ilgili olarak bir ceza soruşturması veya davasının olup olmadığı tarafımızca tespit edilememiştir. Tazminat yargılamasına ilişkin kararda bu hususta herhangi bir açıklama mevcut değildir.